Derleme

İntrakraniyal Tümörlerin Tedaviye Yanıtının Radyolojik Olarak Değerlendirilmesi

10.5152/trs.2016.355

  • Rahşan Göçmen
  • Kader Karlı Oğuz

Trd Sem 2016;4(1):149-160

Tümörlerin tedaviye yanıtının değerlendirilmesi zorlu ve tartışmalı bir alan olup, kimi zaman çelişkili değerlendirmelere imkan verir. Tedavi sonrası görüntüleme bulgularının doğru olarak tanımlanıp doğru kategorize edilmesi tedavinin sonraki aşaması için verilecek kararlar için gereklidir. Şimdiye kadar tümörlerin tedaviye yanıtını belirlemek için çok sayıda değerlendirme sistemi öne sürülmüş olup bunların içerisinden en iyi bilineni ve en sık kullanılanı, Response Evaluation Criteria in Solid Tumors (RECIST) kriterleri olmuştur [1]. RECIST kriterleri, glial tümörlere özel değil, bütün tümörler için geliştirilmiş genel bir değerlendirme sistemidir. Santral sinir sisteminin en sık görülen primer malign tümöru olan glioblastomun (WHO grade IV) 2000’li yıllardan önceki tedavisi, kitlenin cerrahi olarak rezeksiyonunu takiben tüm beyne radyoterapi (RT) uygulanması şeklinde idi [2]. Yüksek dereceli glial (YDG) tümörler için son yıllara dek geniş kabul görmüş ve yaygın olarak kullanılmış olan tedaviye yanıt değerlendirme sistemi, 1990’da yayınlanmış olan Macdonald kriterleridir [3]. Diğer değerlendirme sistemlerine benzer şekilde Macdonald kriterlerinde de, manyetik rezonans görüntüleme (MRG) bulgularına ve klinik bulgulara dayanılarak tümörün tedaviye yanıtı başlıca 4 kategoriye ayrılmaktadır: Tam yanıt, kısmi yanıt, stabil hastalık ve progresyon. Macdonald kriterleri, tedaviye yanıt değerlendirmesinde bir kilometre taşı olmakla birlikte bazı önemli sınırlılıklar da içermektedir. Bunlar; 1) Tümörün sadece kontrast tutan bileşeninin değerlendirilmesi ve bu kontrastlanan bölgenin yalnızca iki boyutunun ölçülmesi, 2) Ölçüm yapılırken multipl tümöral odakların, rezeksiyon kavitelerinin ve kistik bileşenlerin dikkate alınmayarak, tümöral ölçüme dahil edilmeleri, 3) Tedavi ile ilişkili olabilecek değişikliklerin tanımlanmamasıdır. Sonraki yıllarda, cerrahi rezeksiyon tekniklerindeki ilerlemeler, fonksiyonel MRG (BOLD görüntüleme), difüzyon tensor görüntüleme/traktografi gibi ileri görüntüleme yöntemleri sayesinde güvenli tarafta kalınarak daha geniş rezeksiyonların yapılabilir hale gelmesi ve daha da önemlisi yeni adjuvant kemoterapötiklerin kullanıma girmesi ile birlikte YDG tümörlerde sağkalım sürelerinde kayda değer bir artış sağlanmıştır. Günümüzde, yeni tanı almış bir YDG tümörün standart tedavisi; önemli nörolojik fonksiyonlar korunacak şekilde mümkün olan maksimum cerrahi rezeksiyonun ardından 6 hafta boyunca kombine kemoradyoterapi (KRT) ve takiben 6 ay boyunca aylık idame oral kemoterapi uygulaması şeklindedir. Hastalık tekrar ettiğinde ise ikinci basamak kemoterapötik ajanlara geçilir.