Over Tümörlerinde Görüntüleme
    PDF
    Atıf
    Paylaş
    Talep
    Davetli Derleme
    P: 291-314
    Ağustos 2024

    Over Tümörlerinde Görüntüleme

    Trd Sem 2024;12(2):291-314
    1. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye
    Bilgi mevcut değil.
    Bilgi mevcut değil
    Kabul Tarihi: 01.07.2024
    Online Tarih: 29.08.2024
    Yayın Tarihi: 29.08.2024
    PDF
    Atıf
    Paylaş
    Talep

    ÖZ

    Over lezyonları gerek ultrasonografide gerekse kesitsel incelemelerde sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Bu derlemede Ovaryan-Adneksal Görüntüleme Raporlama ve Bilgi Sistemi sınıflaması başta olmak üzere over lezyonlarında malinite riskinin belirlenmesinde kullanılan belirteçlerden ve sık görülen over tümörlerinin sonografik ve manyetik rezonans görüntüleme özelliklerinden bahsedilecektir.

    GİRİŞ

    Over kitleleri primer veya metastatik kökenli olabilir. Benin, borderline ve malin alt başlıklarında gruplanan primer over tümörleri hücresel orijinine göre epitelyal, mezenkimal, miks epitelyal-mezenkimal, germ hücreli, seks kord stromal ve diğer tümörler alt başlıklarına ayrılır [1]. Ovaryan tümörlerin %80’i benindir (en sık matür teratom ve seröz kistadenom) ve en sık 20-45 yaş aralığında görülür. Malin over kitleleri (en sık seröz kistadenokarsinom) ise sıklıkla 40 yaşın üzerinde saptanır ve çoğunlukla epitelyal kökenlidir [2, 3]. Over kanserleri kadınlarda en sık görülen ikinci jinekolojik kanser ve kadınlarda kanserlere bağlı ölümlerin beşinci en sık nedenidir [4]. Over kanseri için risk faktörleri ileri yaş, obezite, ovulatuvar siklus sayısının fazla olması, hormonoterapi ve bazı ailesel kanser sendromlarıdır (BRCA1, BRCA 2, Lynch sendromu, Peutz-Jeghers sendromu) [3]. Over tümörleri Uluslararası Jinekoloji ve Kadın Doğum Derneği’nin evreleme sistemine göre cerrahi olarak evrelenir.

    OVER TÜMÖRLERİNDE RADYOLOJİK DEĞERLENDİRME

    Adneks kitlelerinin radyolojik değerlendirmesinde ilk basamak tanı yöntemi ultrasonografidir (US). US ile karakterize edilemeyen kitlelerin değerlendirilmesinde ikinci basamak olarak manyetik rezonans görüntüleme (MRG) kullanılır. Bilgisayarlı tomografinin (BT) over lezyonlarının karakterizasyonunda kullanımı sınırlı olup, BT cerrahi öncesi evrelemede ve intestinal obstrüksiyon gibi tümör ile ilişkili komplikasyonların değerlendirilmesinde tercih edilir. Nüks hastalığın değerlendirilmesinde flu­orodeoksiglukoz pozitron emisyon tomografi (PET)/ BT kullanılabilmektedir [3, 5, 6].

    Adneks yerleşimli bir kitleyi radyolojik olarak değerlendirirken ilk aşamada yapılması gereken kitlenin over kökenli olup olmadığına karar vermektir. Bir adneks kitlesinin çevresinde hilal veya gaga şeklinde normal over dokusunun izlenmesi kitlenin over kökenli olduğunu göstermektedir (Resim 1). Normal over dokusunun görülmediği kitlelerde gonadal venin kitle ile devamlılığı, kitlenin komşu organlardan (uterus, mesane, bağırsak) ayrı bir yapı olarak seçilmesi de kitlenin over kökenli olabileceğini gösteren bulgulardır [3].

    Over kökenli olduğu anlaşılan kitlede sonraki aşamada yapılması gereken kitlenin malinite riskinin belirlenmesi ve yayılımının değerlendirilmesidir. Günümüze kadar ovaryan kitlelerde malinite riskinin belirlenmesi amacıyla farklı çalışma grupları tarafından farklı kriterler ve sınıflamalar ortaya konulmuştur [7-14]. Uluslararası Ovaryan Tümör Analizi grubu US’de benin ve malin adneks kitlelerini ayırt etmek amacıyla 10 temel kural belirlemiştir (Tablo 1) [13, 14].

    2009 yılında Amor ve ark. [8] transvajinal US’de adneksal kitlelerdeki bulguların raporlanmasında ve risk sınıfının belirlenmesinde standart geliştirmek amacıyla Jinekolojik Görüntüleme Raporlama ve Bilgi Sistemi (GI-RADS) sınıflamasını öne sürmüşlerdir.

    2014 yılında ovaryan kitlelerde benin, borderline, erken evre malin, ileri evre malin ve sekonder metastatik tümör ayrımının yapılması amacıyla ADNEX (Assessment of Different Neoplasias in the Adnexa) adı verilen bir model geliştirilmiştir. Üç klinik özellik [yaş, serum CA-125 seviyesi ve hastane tipi (onkoloji merkezi & diğer merkezler)] ve 6 US özelliğinin (lezyonun maksimum çapı, solid dokunun oranı, >10 kist lokülünün bulunması, papiller projeksiyon sayısı, akustik gölgelenme varlığı ve asit varlığı) kullanıldığı bu model benin ve malin kitleleri ayırmada ve malin kitleleri sınıflamada yüksek tanısal başarı göstermiştir [7].

    2018 yılında adneksal lezyonların US bulgularını tanımlarken standart bir terminolojinin oluşturulması amacıyla Ovaryan-Adneksal Görüntüleme Raporlama ve Bilgi Sistemi (O-RADS) sözlüğü oluşturulmuştur [9]. 2019 yılında O-RADS US sözlüğündeki tanımlamalar esas alınarak O-RADS US risk sınıflaması ve tedavi/takip yönetimi algoritması geliştirilmiştir (Tablo 2, Resim 2, 3) [10].

    Ovaryan-Adneksal Görüntüleme Raporlama ve Bilgi Sistemi’nde, risk sınıflamasında US bulgu­larının malinite açısından belirsiz olduğu hasta­larda daha spesifik tanıya gidilmesi amacıyla MRG ileri tetkik olarak önerilir. 2020 yılında O-RADS MRG sözlüğü tanımlanmış [15] ve 2022 yılında adneksal lezyonlarda O-RADS MRG risk sınıflaması geliştirilmiştir (Tablo 3) [11]. US’de belirsiz olarak değerlendirilen lezyonlar O-RADS MRG skoru ile değerlendirildiğinde, asemptomatik hastaların %88,2’sinde gereksiz cerrahinin önüne geçilebileceği gösterilmiştir [16]. Bu sınıflamanın doğru yapılabilmesi için mutlaka, biri transvers en az iki anatomik düzlemde T2 ağırlıklı, transvers düzlemde intravenöz kontrast madde enjeksiyonu öncesi ve sonrası dinamik veya çok fazlı yağ baskılı T1 ağırlıklı seriler elde olunmalıdır. Halen difüzyon ağırlıklı serilerdeki bulgular O-RADS sınıflamasında yer almasa da difüzyon ağırlıklı görüntüler tanı koymada yardımcı olmaktadır ve bu nedenle kullanılması önerilir. MRG’de adneksal lezyon varlığında peritoneal implant varlığı, kitlede solid komponent varlığı, kistik bir yapının uniloküler veya multiloküler olması, kist içerisindeki sıvı içeriği ve lezyonda yağ varlığına bakılarak O-RADS MRG skoru belirlenmektedir [17]. Dinamik kontrastlı MRG serilerinde lezyonların kontrastlanma paterni miyometriyumla karşılaştırılarak (miyometriyuma göre çok daha yavaş ve az kontrastlanan, daha yavaş ancak orta düzeyde kontrastlanan, miyometriyum gibi hızlı ve miyometriyumla eş veya daha fazla kontrastlanan) düşük riskten yüksek riske doğru eğri paternleri tanımlanmıştır (Resim 4) [18]. O-RADS sözlüğünde kitle veya kist yerine lezyon kelimesinin kullanımı önerilir. US skorlamasının tersine O-RADS MRG’de hastanın menopozal durumu ve lezyonun boyutları dikkate alınmamaktadır. Bunun en önemli nedeni zaten bu hastaların önce US ile değerlendirilmiş ve sonrasında MRG’ye gerek duyulmuş hasta grubunu kapsamasıdır. Diğer bir husus, her iki O-RADS skorlama sisteminin akut pelvik ağrıyı ve jinekolojik acilleri değerlendirirken kullanılmamasıdır.

    OVER TÜMÖRLERİNDE GÖRÜNTÜLEME BULGULARI

    a. Epitelyal Over Tümörleri

    Primer over tümörleri arasında en sık epitelyal orijinli olanlar görülür. Benin, borderline ve malin (düşük dereceli/yüksek dereceli) alt gruplarında sınıflanan epitelyal over tümörlerinin spesifik alt grupları; seröz, müsinöz, seromüsinöz, endometrioid, şeffaf hücreli, Brenner ve farklılaşmamış (andiferansiye) tümörlerdir [3].

    Epitelyal tümörler içerisinde en sık seröz tümörler görülür. Benin seröz tümörler (seröz kistadenom) en sık görülen over tümörleridir. Görüntülemede seröz kistadenom çoğunlukla uniloküler basit kist olarak görülür (Resim 5). Lezyonların az bir kısmında ise ince septa bulunabilmektedir. Bu özellikleri ile seröz kistadenomlar fonksiyonel over kistleri ile karışabilir ancak takiplerde lezyonun kaybolmaması ayırt ettiricidir.

    Borderline seröz tümörler yüksek dereceli seröz karsinoma (YDSK) göre iyi prognozludur ve daha erken yaş grubunda (ortalama yaş 42) saptanır. Düşük dereceli seröz karsinom (DDSK) malin grup içerisinde nadir görülen bir tiptir ve borderline seröz tümör zemininde gelişebilir (%6-7). Müsinöz karşılıklarının aksine bu grup tümörlerin bilateral olma ihtimali oldukça fazladır (seröz borderline tümörlerin 1/3’ü, DDSK’lerin 2/3’ü). Görüntülemede borderline seröz tümör ve DDSK çoğunlukla solid komponent (mural nodül, papiller projeksiyon) içeren multiloküler kistik kitleler olarak görülür (Resim 6, 7).

    Borderline seröz tümörlerde tümörün santralindeki kistik alanı çevreleyen yapraklara benzer papiller projeksiyonlar ‘deniz şakayığı (sea anemone) bulgusu’ olarak adlandırılır ve borderline seröz tümörler için karakteristik olarak tanımlanır (Resim 8).

    Malin over tümörleri içerisinde en sık YDSK görülmektedir ve bu tümörler over kanserlerine bağlı ölümlerin en sık nedenidir. İleri yaşta (ortalama 61 yaş) ve çoğunlukla ileri evrede tanı alan YDSK’lerde 5 yıllık sağkalım %32’dir [19, 20]. YDSK diğer seröz tümörlerden histolojik olarak farklıdır ve güncel veriler bu tümörlerin distal tuba uterina epitelinden kaynaklandığını göstermektedir [21]. Görüntülemede YDSK değişken derecede solid komponent içeren kistik kitle veya tamamen solid kitle şeklinde görülebilir (Resim 9). BT’de lezyonun papiller projeksiyonlarında histolojik olarak psammomatöz kalsifikasyon alanlarına denk gelen hiperdansite saptanabilir [3, 22]. Peritoneal hastalık varlığı ve yaygınlığının değerlendirilmesinde BT tercih edilir (Resim 10). Diyafram, ince bağırsak mezenteri, küçük omentum veya karaciğer hilusunda implantların varlığı, suprarenal seviyede paraaortik lenfadenopati veya parakardiyak lenfadenopati bulunması, pelvik yan duvar tutulumu, plevral efüzyon varlığı sitoredüktif cerrahinin suboptimal olacağını gösteren BT kriterleridir [6, 23]. Bu hastalarda genellikle neoadjuvan kemoterapi önerilir.

    Tüm over tümörlerinin %10-15’ini oluşturan müsinöz neoplaziler seröz neoplazilere göre daha erken yaş grubunda görülür. Müsinöz adenokarsinomun ortalama tanı yaşı 54’tür. İnvaziv epitelyal tümörlerin %9,4’ünü oluşturan müsinöz adenokarsinom prognozu en kötü olan ovaryan neoplazi olup 5 yıllık sağkalım %14’tür [19]. Seröz tümörlerin aksine müsinöz tümörlerde süregelen bir karsinogenez süreci olduğu (benin tümörden borderline’a ve borderline’dan malin tümöre dönüşüm) gösterilmiştir [24]. Müsinöz tümörler sıklıkla unilateral, müsin içeriğinin viskozite farklarına bağlı farklı ekojenitede/atenüasyonda/sinyal intensitesinde kistik alanlar içeren (‘vitray cam görünümü’), büyük (>10 cm) multiloküler kistik kitleler şeklinde karşımıza çıkar (Resim 11). Seröz neoplazilerden farklı olarak bu tümörlerde papiller projeksiyon nadirdir ancak intramural kalsifikasyon varlığı sıktır. Benin ve borderline müsinöz neoplazileri radyolojik olarak ayırt etmek oldukça zordur. Fakat internal lokül sayısında artış, kist içeriğinin yüksek T1 veya düşük T2 intensitesinde olması, mural nodül veya kalın (>5 mm) septa bulunması borderline tümör için yönlendirici olabilir (Resim 12) [20, 25]. Müsinöz kistadenokarsinomlar tipik olarak bal peteği görünümünde mikrokistik alanlar içeren, büyük solid komponenti bulunan kitleler şeklinde görülür. Müsinöz tümörlerin rüptürü sonucunda psödomiksoma peritonei gelişebilir. Müsinöz tümörlerde önemli bir nokta primer ovaryan tümör ile metastatik müsinöz tümörü ayırt etme gerekliliğidir. Primer ovaryan müsinöz tümörler çoğunlukla unilateral ve büyük boyutludur. Borderline veya malin müsinöz neoplaziye benzer görüntüleme özellikleri bulunan over lezyonu küçük boyutluysa (<10 cm) veya bilateralse bu durumda gastrointestinal sistem başta olmak üzere metastatik tümörden şüphelenilmelidir [3].

    Şeffaf hücreli ve endometrioid tip tümörler, seröz ve müsinöz tümörlerin aksine çoğunlukla malindir. Bu tümörlerin herediter non-polipozis kolorektal kanser sendromu (Lynch) ile ilişkili olduğu ve endometriyoma zemininde gelişebileceği bilinmektedir. Görüntülemede bu tümörler çoğunlukla non-spesifik solid/kistik özellikte görülürler ancak seröz ve müsinöz tiplere göre solid tipte olma ve hemorajik komponent barındırma ihtimalleri fazladır. Endometriyoma zemininde gelişmiş tümörlerde klasik endometriyoma görüntüleme özelliklerine sahip bir lezyonun içinde kontrastlanan mural nodül saptanması tanıda yardımcıdır (Resim 13). Lynch sendromu birlikteliği nedeniyle bu tümörlerin endometriyum kanseri ile birlikte olma ihtimalleri bulunduğundan görüntülemelerde endometriyum bu açıdan dikkatle değerlendirilmelidir (Resim 14). Şeffaf hücreli karsinomlar tromboembolik olaylarla birliktelik gösterebilirler. Bu nedenle ağırlıkla solid görünümlü bir over kitlesine eşlik eden tromboembolik olayların varlığında tanıda şeffaf hücreli karsinom öncelikle düşünülmelidir [3, 20].

    Brenner tümörlerinin hemen tamamına yakını benindir ancak bu tümörler müsinöz kistadenom başta olmak üzere diğer epitelyal tümörlerle birlikte görülebilmektedir. Brenner tümörleri dens fibröz stroma ve çoğunlukla amorf kalsifikasyonlar içeren solid tümörlerdir. MRG’de fibröz içerikleri nedeniyle T2 ağırlıklı serilerde difüz hipointens lezyonlar olarak görülürler. MRG’de T2 hipointens solid bir kitlenin yanında kistik bir komponent varlığında Brenner tümörüyle birliktelik gösteren müsinöz kistadenom düşünülmelidir. Ancak benzer görünümün kistadenofibromlarda da görülebileceği akılda tutulmalıdır (Resim 15). Nadiren borderline veya malin Brenner tümörleri görülmektedir. MRG’de fibröz stromayı yansıtan T2 hipointens alanların yanısıra malin alanları yansıtan T2 hiperintens alanların görülmesi borderline/malin Brenner tümörü için yönlendirici olabilir [3, 20].

    b. Germ Hücreli Over Tümörleri

    Germ hücreli over tümörleri (GHOT) epitelyal over tümörlerinden sonra over tümörlerinin en sık görülen 2. histolojik tipidir. Bu grup tümörler çoğunlukla genç yaş grubunda görülür ve %95 oranında benindir. Teratom, disgerminom, yolk sak tümörü, embriyonal karsinom, poliembriyoma ve koryokarsinom bu grup içerisinde yer alır. Tümör belirteçleri GHOT’lerin ayırıcı tanısında oldukça önemlidir [3].

    Matür teratom (dermoid) en sık görülen GHOT’dir. Sıklıkla genç yaşta (ortalama yaş 32) insidental asemptomatik kitle şeklinde tanı alır. Benin olan bu tümörlerde %2 oranında malin transformasyon (skuamoz hücreli karsinom, papiller tiroid kanseri) bildirilmiştir. Matür teratomlar sebase materyal/yağ, saç, diş, kemik, kıkırdak gibi 3 farklı germ tabakasından gelişen farklı dokular içermeleri nedeniyle karakteristik görüntüleme bulgularına sahiptir. US’de değişken derecede kistik komponent içeren, çoğunlukla avasküler hiperekoik lezyonlar şeklinde görülürler. Sebum ve saç içeriğine bağlı olarak lezyonlar posteriyor akustik gölgelenmeye neden olur ve bu bulgu ‘buz dağı fenomeni’ olarak tanımlanır. Kist duvarında bulunan, posteriyor akustik gölgelenmeye neden olan avasküler hiperekojen komponent Rokitansky nodülü olarak adlandırılır (Resim 16). MRG’de yağ içeriğine bağlı olarak T1 ve T2 ağırlıklı görüntülerde hiperintens, yağ baskılı sekanslarda baskılanan kitleler şeklinde görülürler. Diş veya kalsifikasyon alanları ise T1 ve T2 hipointens alanlar şeklinde karşımıza çıkar. Lezyonun solid komponentinde kontrastlanma görülebilir ve bu bulgu maliniteyi işaret etmez. BT’de karakteristik görünüm eksentrik nodül, kalsifikasyon içeren makroskopik yağ dansitesinde lezyondur (Resim 17). İmmatür teratomlar matür teratomlara göre daha genç yaş grubunda ve daha büyük boyutta çoğunlukla palpabl kitle şeklinde saptanırlar. Görüntülemede matür teratomlara göre daha heterojen, kistik alanları yağdan ziyade basit sıvı içeriğinde olan, kalsifikasyonları amorf veya diş benzeri kalsifikasyondan ziyade daha çok dağınık küçük kalsifikasyonlar şeklinde görülen ve solid doku içeriği daha fazla olan kitleler şeklinde görülürler [3, 6].

    En sık görülen malin GHOT olan disgerminomlar adölesan çağda ve genç erişkinlerde görülen hızlı büyüyen kitlelerdir. Testiküler seminomların overdeki karşılığı olan bu tümörlerde serum laktat dehidrogenaz seviyelerinde artış saptanabilir. Görüntülemede disgerminomlar büyük (genellikle >10 cm), ağırlıkla solid özellikte, fibrovasküler septa içeren, homojen kontrastlanan unilateral kitleler şeklinde görülürler (Resim 18). Çoğunlukla solid vasıfta olan ve fibröz doku içeren diğer over tümörlerinin (Brenner tümörü, fibrom, fibrotekom gibi) aksine, disgerminomların T2 intensitesi kas dokusuna göre daha yüksektir [3].

    Yolk sak tümörleri genç yaş grubunda (ortalama 19 yaş) görülen kötü prognozlu agresif tümörlerdir. Serum alfa fetoprotein seviyelerinde yükseklik görülebilir. Görüntülemede solid ve kistik alanlar içeren, çoğunlukla hemorajik alanları bulunan, intratümöral geniş damarlar içeren heterojen kitleler şeklinde izlenirler (Resim 19) [3].

    c. Seks Kord Stromal Tümörler

    Oositleri çevreleyen seks kordları (granüloza ve Sertoli hücreleri) ve stromal hücrelerden (teka hücreleri, Leydig hücreleri, fibroblastlar) kaynaklanan bu tümörler hormonal olarak aktif olabileceğinden östrojen veya androjen üretimiyle ilgili semptomlara neden olabilirler. Malin epitelyal tümörlerin aksine bu grup tümörler genellikle erken evrede tanı alır ve iyi prognozludur. Granüloza hücreli tümörler (GHT) hariç çoğunlukla solid tümörlerdir [3].

    Granüloza hücreli tümörlerin erişkin (%95) ve jüvenil (%5) subtipleri vardır. Erişkin formu peri-postmenopozal kadınlarda, jüvenil formu pre-pubertal çocuklarda görülür. Östrojen üretimi nedeniyle erişkin tipinde endometriyal hiperplazi veya endometriyal karsinoma bağlı postmenopozal kanama, jüvenil tipinde puberte prekoks görülebilir. Görüntülemede multiloküler solid-kistik ve hemorajik alanlar içeren büyük kitle veya İsviçre peynirini andıran süngerimsi görünüm karakteristik olarak tanımlanmıştır (Resim 20). GHT’lerin görüntüleme özellikleri epitelyal tümörlerle karışabilir. Ancak epitelyal tümörlerin aksine çoğunlukla unilateral olan bu tümörlerde papiller projeksiyon varlığı ve tanı anında peritoneal yayılım olasılığı oldukça düşüktür. GHT’de akılda tutulması gereken bir diğer bilgi geç nüks ihtimalidir [3].

    Fibrom, tekom ve fibrotekom orta yaş kadın hastalarda çoğunlukla insidental saptanan unilateral tümörlerdir. Gorlin-Goetz hastalığında ise bilateral ovaryan fibrom görülebilmektedir. US’de posterior akustik gölgelenme oluşturan, avasküler veya minimal vasküler hipoekoik kitleler olarak görülürler ve pedinküllü subserozal leyomiyom ile karışabilirler. MRG’de fibröz içeriklerine bağlı T1 ve T2 hipointens saptanırlar (Resim 21) (siyah T2 görünümü olan lezyonlar direkt O-RADS 2 olarak değerlendirilir). Büyük tümörlerde ödem veya kistik dejenerasyona bağlı T2 hiperintens alanlar da görülebilir. Ayırıcı tanıda, T2 hipointens bir diğer over tümörü olan Brenner tümörü yer alır. Brenner tümöründen (ortalama boyut 2,5 cm) farklı olarak bu tümörler genelde daha büyük boyutludur (ortalama boyut 6 cm) ve kalsifikasyon içerme ihtimalleri daha düşüktür. Ovaryan fibrom, asit, plevral efüzyon triadı Meigs sendromu olarak bilinmektedir ve tümör rezeksiyonundan sonra asit ve plevral efüzyon gerilemektedir [3, 6].

    d. Diğer Tümörler

    Metastatik over tümörleri çoğunlukla gastrointestinal sistem kaynaklıdır ve bilateraldir. Primer over tümörleri ile metastatik tümörleri radyolojik olarak ayırt etmek oldukça zordur. Ancak borderline veya malin müsinöz tümörler ile metastatik ovaryan müsinöz tümörü ayırt etmede bazı kriterler fayda sağlayabilir. Müsinöz tümörü telkin eden görüntüleme bulgularının varlığında tümör boyutunun küçük olması (<10 cm), tümörün bilateral olması, peritoneal yayılım bulunması primer ovaryan müsinöz tümörden ziyade metastatik müsinöz kanseri düşündürür (Resim 22). Psödomiksoma peritonei varlığı da metastaz açısından yönlendiricidir. Müsinöz tümörlerin aksine borderline/malin seröz over tümörleri ile metastazları radyolojik olarak ayırt etmek çoğunlukla mümkün olmamaktadır. Papiller projeksiyon varlığı ayrımda bir ipucu olabilmekle birlikte her iki grubun da tanı anında çoğunlukla bilateral ve peritoneal yayılımla birlikte olması ayrımı güçleştirir. Bu hastalarda tümör belirteçleri ayrımda katkı sağlayabilir. Primer over tümörlerinde CA-125 seviyesi yüksekken gastrointestinal sistem tümörlerinde CEA (karsinoembriyojenik antijen) seviyesi yükselir.

    Lenfomada over tutulumu görülebilir ve çoğunlukla bilateral, kalsifikasyon içermeyen homojen solid kitle şeklinde ortaya çıkar (Resim 23). Peritoneal hastalık/asit olmaksızın bilateral ovaryan kitle bulunması, kitlelerin intestinal obstrüksiyon oluşturmaksızın bağırsakları çevrelemesi ve abdominopelvik konglomere lenfadenopatilerin varlığı lenfoma açısından yönlendiricidir [3, 26].

    SONUÇ

    Adneksal kitleleri radyolojik olarak değerlendirirken ilk amaç, lezyonun malinite riskini belirlemek ve hastanın süreç yönetiminde klinisyene yol göstermektir. US ile özellikle O-RADS 3 ve üzeri değerlendirilen lezyonların MRG ile incelenmesi ve sınıflandırılması doğru hasta yönetimi bakımından büyük önem taşımaktadır.

    References

    1Cree IA, White VA, Indave BI, Lokuhetty D. Revising the WHO classification: female genital tract tumours.Histopathology. 2020; 76: 151-6.
    2McCluggage WG, Singh N, Gilks CB. Key changes to the World Health Organization (WHO) classification of female genital tumours introduced in the 5th edition (2020).Histopathology. 2022; 80: 762-78.
    3Taylor EC, Irshaid L, Mathur M. Multimodality imaging approach to ovarian neoplasms with pathologic correlation.Radiographics. 2021; 41: 289-315.
    4Siegel RL, Miller KD, Jemal A. Cancer statistics, 2018.CA Cancer J Clin. 2018; 68: 7-30.
    5Timmerman D, Planchamp F, Bourne T, Landolfo C, du Bois A, Chiva L, et al. ESGO/ISUOG/IOTA/ESGE Consensus Statement on pre-operative diagnosis of ovarian tumors.Int J Gynecol Cancer. 2021; 31: 961-82.
    6Iyer VR, Lee SI. MRI, CT, and PET/CT for ovarian cancer detection and adnexal lesion characterization.AJR Am J Roentgenol. 2010; 194: 311-21.
    7Van Calster B, Van Hoorde K, Valentin L, Testa AC, Fischerova D, Van Holsbeke C, et al. Evaluating the risk of ovarian cancer before surgery using the ADNEX model to differentiate between benign, borderline, early and advanced stage invasive, and secondary metastatic tumours: prospective multicentre diagnostic study.BMJ. 2014; 349: g5920.
    8Amor F, Vaccaro H, Alcázar JL, León M, Craig JM, Martinez J. Gynecologic imaging reporting and data system: a new proposal for classifying adnexal masses on the basis of sonographic findings.J Ultrasound Med. 2009; 28: 285-91.
    9Andreotti RF, Timmerman D, Benacerraf BR, Bennett GL, Bourne T, Brown DL, et al. Ovarian-adnexal reporting lexicon for ultrasound: a white paper of the ACR ovarian-adnexal reporting and data system committee.J Am Coll Radiol. 2018; 15: 1415-29. Erratum in: J Am Coll Radiol. 2019; 16: 403-6.
    10Andreotti RF, Timmerman D, Strachowski LM, Froyman W, Benacerraf BR, Bennett GL, et al. O-RADS US risk stratification and management system: a consensus guideline from the ACR ovarian-adnexal reporting and data system committee.Radiology. 2020; 294: 168-85.
    11Sadowski EA, Thomassin-Naggara I, Rockall A, Maturen KE, Forstner R, Jha P, et al. O-RADS MRI risk stratification system: guide for assessing adnexal lesions from the ACR O-RADS committee.Radiology. 2022; 303: 35-47. Erratum in: Radiology. 2023; 308: e239017.
    12Timmerman D, Ameye L, Fischerova D, Epstein E, Melis GB, Guerriero S, et al. Simple ultrasound rules to distinguish between benign and malignant adnexal masses before surgery: prospective validation by IOTA group.BMJ. 2010; 341: c6839.
    13Timmerman D, Testa AC, Bourne T, Ferrazzi E, Ameye L, Konstantinovic ML, et al. Logistic regression model to distinguish between the benign and malignant adnexal mass before surgery: a multicenter study by the International Ovarian Tumor Analysis Group.J Clin Oncol. 2005; 23: 8794-801.
    14Timmerman D, Testa AC, Bourne T, Ameye L, Jurkovic D, Van Holsbeke C, et al. Simple ultrasound-based rules for the diagnosis of ovarian cancer.Ultrasound Obstet Gynecol. 2008; 31: 681-90.
    15Thomassin-Naggara I, Poncelet E, Jalaguier-Coudray A, Guerra A, Fournier LS, Stojanovic S, et al. Ovarian-adnexal reporting data system magnetic resonance imaging (O-RADS MRI) score for risk stratification of sonographically indeterminate adnexal masses.JAMA Netw Open. 2020; 3: e1919896.
    16Dabi Y, Rockall A, Razakamanantsoa L, Guerra A, Fournier LS, Fotopoulou C, et al. O-RADS MRI scoring system has the potential to reduce the frequency of avoidable adnexal surgery.Eur J Obstet Gynecol Reprod Biol. 2024; 294: 135-42.
    17Thomassin-Naggara I, Dabi Y, Florin M, Saltel-Fulero A, Manganaro L, Bazot M, et al. O-RADS MRI SCORE: an essential first-step tool for the characterization of adnexal masses.J Magn Reson Imaging. 2024; 59: 720-36.
    18Thomassin-Naggara I, Toussaint I, Perrot N, Rouzier R, Cuenod CA, Bazot M, et al. Characterization of complex adnexal masses: value of adding perfusion- and diffusion-weighted MR imaging to conventional MR imaging.Radiology. 2011; 258: 793-803.
    19Peres LC, Cushing-Haugen KL, Köbel M, Harris HR, Berchuck A, Rossing MA, et al. Invasive epithelial ovarian cancer survival by histotype and disease stage.J Natl Cancer Inst. 2019; 111: 60-8.
    20Gershan V, Homayounieh F, Singh R, Avramova-Cholakova S, Faj D, Georgiev E, et al. CT protocols and radiation doses for hematuria and urinary stones: comparing practices in 20 countries.Eur J Radiol. 2020; 126: 108923.
    21Labidi-Galy SI, Papp E, Hallberg D, Niknafs N, Adleff V, Noe M, et al. High grade serous ovarian carcinomas originate in the fallopian tube.Nat Commun. 2017; 8: 1093.
    22Flicek KT, VanBuren W, Dudiak K, Lahkman Y, Chen LW, Butler K, et al. Borderline epithelial ovarian tumors: what the radiologist should know.Abdom Radiol (NY). 2021; 46: 2350-66.
    23Sahdev A. CT in ovarian cancer staging: how to review and report with emphasis on abdominal and pelvic disease for surgical planning.Cancer Imaging. 2016; 16: 19.
    24Kurman RJ, Shih IeM. Pathogenesis of ovarian cancer: lessons from morphology and molecular biology and their clinical implications.Int J Gynecol Pathol. 2008; 27: 151-60.
    25Okamoto Y, Tanaka YO, Tsunoda H, Yoshikawa H, Minami M. Malignant or borderline mucinous cystic neoplasms have a larger number of loculi than mucinous cystadenoma: a retrospective study with MR.J Magn Reson Imaging. 2007; 26: 94-9.
    26Karaosmanoglu AD, Onur MR, Salman MC, Usubutun A, Karcaaltincaba M, Ozmen MN, et al. Imaging in secondary tumors of the ovary.Abdom Radiol (NY). 2019; 44: 1493-505.
    Makale sadece PDF formatında mevcuttur. PDF Görüntüle
    2024 ©️ Galenos Publishing House